Obezite; vücutta aşırı yağ birikmesi kabul edilmekte ve BKİ’si 30’un üzerinde olan bireyler obez kabul edilmektedir. Obezite, beraberinde pek çok komplikasyonu getirmekte; diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon gibi kronikleşebilen hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Bunların yanında obezitenin kişiyi ruhsal yönden de etkilediği bildirilmektedir. Obezitenin pek çok komplikasayonu vardır. Morbidite ve mortaliteyi artıran obezite kişilerin yaşam kalitesini düşürebilmektedir.
Son yıllarda obezite prevalansı Avrupa ülkelerinde artarken, ülkemizde de artmakta ve ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmektedir. Dolayısıyla, hayatı ve bireyi her anlamda etkileyen obezitenin kişiyi ruhsal olarakta etkileyebileceği bildirilmiştir. Literatürde obezite ve psikopataloji arasındaki ilişkiyi araştıran birçok çalışma vardır. Bu çalışmaların bir kısmı benzer sonuçlar bildirse de düşünülenden farklı sonuçlar bildiren çalışmalarda mevcuttur. 1975 yılında Guiness “Jolly Fat” (neşeli şişman) hipotezini ortaya koymuş ve orta yaş grubu obez kadınlarda ve orta yaş grubu obez erkeklerde anksiyete ve depresyonun yüksek olmadığını bildirmiştir. Yıllar ilerledikçe; fazla kilo, şişmanlık terimlerinin algı şekilleri değitikçe bireylerin duygu durumlarıda değişiklik göstermeye başladı. Yapılan yeni çalışmalar obez olan bireylerde normal kilolu bireylere göre depresyon,anksiyete gibi psikolojik problemlerin daha yüksek olduğu bildirilmeye başladı.
Yapılan bu çalışmalarda obez bireylerde görülen problemler; anksiyete bozuklukları, posttravmatik stres bozuklukları baskın olarak, sigara bağımlılığı, benlik saygısında azalmalar, asosyalleşme, yeme bozuklukları olarak bildirilmiştir.
Çalışmaların bir kısmında obez olan kişilerde psikiyatrik bozukluk olmadığı; bunun yerine pasif agresif kişilik bozukluğu gibi kişilik bozukluğu problemlerinin daha fazla rastlandığına dair bilgiler bildirilmiştir. Bilim adamları obezite probleminin cinsiyete göre psikolojik belirtilerde bir farklılık olup olmadığını da incelemiştir. Buna göre; obez kadınlarda normal kilolu kadınlara göre depresyon ve anksiyete problemine daha sık rastlanmıştır. 2000 yılında Carpenter ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada; kadınlarda BKİ sayısal değeri arttıkça depresyon ve intihar eylemlerinin arttığı bildirilirken, erkeklerde BKİ sayısal değeri arttıkça depresyon ve intihar eylemlerinin azaldığı bildirilmiştir. Orta yaş grubunda aynı çalışma tekrarlandığında; orta yaş grubu kadınlarda, fiziksel aktivitenin azalması kronikleşmiş kalorili beslenme ile meydana gelen obezitenin depresyona yol açtığı bildirilmiştir.
Türkiye’de obezite tedavisi için hastaneye başvuran bireyler ile başvurmayan bireyler arasında yapılan karşılaştırmalarda; başvuran obez bireylerde, psikopatoloji ve tıkanırcasına yeme davranışının, başvurmayan obez bireylere göre daha yüksek olduğu bildirilmiştir
Ayrıca tedavi için hastaneye başvuran obez bireylerde “Borderline” kişilik bozukuğu, yeme bozuklukları ve depresyonun anlamlı şekilde daha yüksek olduğu bildirilmiştir.Buradan çıkarılan sonuçlar ile tedavi için hastanelere başvuran obez bireylerin psikososyal desteğe daha çok ihtiyaç duydukları görülmüştür.
Görüldüğü gibi; dünyada ve Türkiye’de çeşitli zamanlarda yapılan çalışmalar bildiriyor ki; obezite bireylerin sadece kronik seyirli hastalıklara yakalanmalarına zemin hazırlamakla kalmıyor aynı zamanda duygu durumlarını da etkilerek benlik saygılarını kaybetmelerine, sosyal çevrelerinde rahat olamamalarına daha ciddi boyutlarda sosyal ortamlardan kaçmaya kadar ilerleyen psikolojik problemlere yol açarak yaşam kalitesini düşürebiliyor.